Tahkiki iman kaça ayrılır?

Tahkiki iman üçe ayrılır. Bunlar; ilme-l yakin, ayne-l yakin ve hakka-l yakin mertebeleridir.

Bu üç mertebeyi şu temsille anlayabiliriz: Bir dağın arkasında bir ateş yaksalar ve siz ateşin çıkardığı dumanı dağın üzerinde görseniz, şöyle dersiniz: “Şu duman, bir ateşin varlığına işaret etmekte ve onu ispat etmektedir. Zira ateş olmasaydı, duman olmazdı. Ve madem duman var, elbette bu dumanın sahibi olacak bir ateş dağın öbür tarafında mevcuttur. Ateşi görmemem, yokluğunu ispat etmez. Bilakis dumanın varlığı, ateşin vücudunu ispat eder.” İşte bu, ateşin varlığını ilim ile bilmek, dumandan ateşe ulaşmaktır. Bu bilmeye ilmel yakin denilir.

Eğer dağın üzerine çıksanız ve ateşi gözünüz ile görseniz, bu sefer bu ayne-l yakin bir bilmek olur. Buradaki ayn göz demektir. Yakin ise bilmek manasındadır. Ayne-l yakin dediğimizde, göz ile görerek bilmek kastedilir.

Eğer dağdan inip ateşin yanına gitseniz ve ateşin içine girip sıcaklığını hissetseniz, bu da hakka-l yakin bir bilmek olur. Artık ateşin içindesinizdir ve ateşin sıfatları sizi ihata etmiştir.
İşte tahkiki imanın da üç mertebesi vardır. İlme-l yakin mertebesinde olan, Cenab-ı Hakk’ı deliller ile bilir. Yaratılmış her bir eşya, onun için bir duman olmakta ve dumanın ateşe delaleti gibi Allah’ın varlığına delalet etmektedir. İlme-l yakin mertebesinin içinde binlerce mertebe vardır. Delilleri okuma kuvvetine göre mertebeler artar.

Ayne-l yakin mertebesine çıkan birisi ise, âlemi bir kitap gibi okur. Bin bir esma-i İlahiyyeyi keşfeder. En basit bir eşyada hatta bir otta ve sinekte bile onlarca esma-i Rabbaniyeyi görür. Yani bir çiçeği bir film gibi seyreder.

Hakka-l yakin mertebesinde ise, artık gayb perdesi açılmıştır. İman hakikatlerini deliller ile değil, bizzat görerek bilir. Halk arasında, kalp gözü açılmış diye bilinen kısım hakka-l yakin mertebesine ulaşmış kişilerdir.

Bu mertebelerle birlikte bir de ilme-l yakin mertebesinde, hakka-l yakin kuvvetini elde etmek vardır ki, Bediüzzaman Hazretleri’nin beyanına göre: Risale-i Nurlar bu makamı kazandırmaktadır. Zira delilin kuvveti, göz ile görmeye gerek kalmayacak derecede ilgili iman hakikatini ispat etmektedir. Yani misalimizden yola çıkarsak, dağın üzerinde gördüğü duman küçük bir duman olmayıp, hem dağı hem de kendisini kuşatan büyük bir dumandır. Hatta ağzı ve burnundan içine çektiği ve teneffüs ettiği bir dumandır. Bu öyle bir dumandır ki, dünya toplansa bu dumanı ve işaret ettiği ateşi inkâr ettiremez. İşte Bediüzzaman Hazretleri’nin beyanıyla Risale-i Nurlar, her mahlukun üstünde Cenab-ı Hakk’a mahsus onlarca mührü gösterir, marifetullaha onlarca pencere açar. Hakka-l yakin mertebesindeki bir kuvveti ihsas eder. Bir kısım halis talebelerini ise, ayne-l yakin mertebesine ulaştırır ve âlemi kitap gibi okutur. Bunlar için bir çiçeği seyretmek, bir filmi seyretmekten daha lezzetlidir.

Netice olarak meselemizi maddeler hâlinde şöyle özetleyebiliriz:

1. İman; taklidi ve tahkiki olmak üzere ikiye ayrılır

2. Taklidi iman; mahluklar üzerindeki ilahî mühür ve damgaların okunamadığı, mevcutların iman hakikatlerine yaptığı delalet ve şehadetin anlaşılamadığı bir imandır.

3. Tahkiki iman; Her varlıkta tecelli eden isimlerin okunduğu, onların lisan-ı hâl ile yaptıkları şehadetin işitildiği ve her iman hakikatinin delilleri ile bilindiği bir imandır.

4. Tahkiki iman; ilme-l yakin, ayne-l yakin ve hakka-l yakin olmak üzere üçe ayrılır ve her kısmın da içinde yüzlerce mertebeler vardır.

Ya Rabbi, imanımızı taklitten kurtarıp tahkike ulaştır. Tahkik mertebelerinden olan ilme-l yakinden ayne-l yakine bizleri vasıl eyle ki, kitabın hükmündeki şu âlemde yazılan bin bir esma-i İlahiyyeyi okuyabilelim. Ve bizi ayne-l yakinden de hakka-l yakine ulaştır. Âmin!